Kendini Gerçekleştiren Kehanet
Kendini gerçekleştiren kehanet, bir başka deyişle Pygmalion Etkisi: Beklentilerimizin, aldığımız sonuçları etkilediğini savunan bir olgudur. “Bir durumun yanlış tanımının, yeni bir davranışa yol açmasıyla birlikte, başlangıçta yapılan yanlış tanımın gerçekleşmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama, Ovidius’un yunan mitolojisinde anlattığı hikâyeden ilham alır:
“Kıbrıslı misojinist (kadın düşmanlığı) bir heykeltıraş olan Pygmalion, sadece sanata âşıktır ve asla bir kadınla evlenmeyeceğine ant içmiştir. Kadınların en güzelini ve en iyisini yapmaya karar verir. İnsanların sevgilerini alaya alırcasına, onlara kusursuz kadını göstermeye mi çalışmıştır yoksa iç dünyasındaki bir çelişki mi elini yönlendirir bilinmez. Sonsuz bir uğraş ve tutkuyla, o zamana kadar yapılmış en güzel heykeli ortaya çıkartır. O güne kadar var olmuş canlı veya cansız her şeyden daha güzel olan bu heykeli, görenler gerçekten ayıramaz. Onu ele veren sadece ataletidir. Artık kusursuzluğa ulaştığını düşündüğü anda yapıtına âşık olur Pygmalion. Sanki hayattaymış gibi davranır sevdiği ama ondan bir tepki alamaz ve defalarca hayat bulduğunu görse de hayalinde, cansız bir nesneyi sevdiğini bilmeye dayanamaz. Pygmalion’un yakarışlarını duyan aşk tanrıçası Aphrodite, bu sevgiyi karşılıksız bırakmaz ve dileğini gerçekleştirir. Sonunda heykel canlanır ve Pygmalion, Galateia adını verdiği sevdiğine kavuşmuş olur.”
Pygmalion’un efsanesi, Antik Yunan’a dair anlatılan birçok mitte olduğu gibi tanrısal müdahalelerle insanların kaderinin şekillendirilmesine vurgu yapmaktadır. O dönemin özellikleri göz önüne alındığında; şimdi cinsiyetçi bir yaklaşımı çağrıştıran tutumlar, insanlığın kibri, sevginin idealleştirilmesi gibi motifleri içerdiği söylenebilir. Bu motifler insan doğasına yönelik sınırlı da olsa bir perspektif sunarken, temelde edebi bir ürününün tematik özellikleri olarak karşımıza çıkıyor. Edebi yönünü bir tarafa koyduğumuzda ise, Pygmalion’un sadece isteyerek ve inanarak heykeli canlandırması olgusunun; psikolojik bir bağlamda, “kendini gerçekleştiren kehanet” kavramını açıklamak için nasıl bir ilham kaynağı haline geldiğini hikâyenin anlatısından çıkarabiliyoruz.
Kendini gerçekleştiren kehanet, günlük hayatımızda sıklıkla karşılaşabildiğimiz durumlara bir açıklama sunuyor. “Bazen kötü bir güne uyandım.” diye düşündüğümüz günler kötü geçer, “Bugün içimde kötü bir his var.” dediğimiz günler başımıza kötü bir şey gelir, “Bu sınavdan başarısız olacağımı biliyorum.” dediğimiz sınavdan başarısız oluruz. Peki gerçekten bu kadar öngörülü müyüz ya da geleceği mi görebiliyoruz? Bazı durumları öngörebilme ve tahmin edebilme becerisinin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini söylemek elbette mümkün. Herkes karşılaştığı olaylar arasında benzer bağlantılar kurmayabilir. Bazı kişiler, deneyimledikleri durumları daha tesadüfi değerlendirirken, kimilerinin ise olaylar arasında örüntüler ve bağlantılar görmeye daha meyilli olabildiğini söylemek de son derece mümkün olacaktır.
Bağlantıların kurulma şekli, metafiziksel veya mantık üzerinden neden-sonuç odaklı bir yaklaşımla ortaya çıkabilir. Birçok konuda olduğu gibi burada da muhtemelen bir denge hâline ihtiyaç olacaktır. Çoğu zaman, ne durumları tamamen ilgisiz gibi görmek ne de farklı olayların ilişkili olduğu konusunda kendimizi ikna etmek bizim için ideal bir sonuç doğurur. Kendini gerçekleştiren kehanet kavramı da aslında tam olarak bu noktada devreye giriyor. Psikolojik çerçeveden bakıldığında bu kavram, olumsuz olaylar arasında bir bağlantı varmış gibi gözükse dahi her zaman beklenen yönde bir neden-sonuç ilişkisinin söz konusu olmayabileceğini bize düşündürmekte. Dolayısıyla, kötü bir güne başlandığına inanıldığı için olumlu olayların gözden kaçırılıp olumsuzlara daha çok odaklanıldığı gibi bir ihtimal de ortaya çıkmış oluyor. Ya da sınavdan başarısız olunacağına öylesine inanılmıştır ki o sınava gerçekten çalışılmamıştır ve sonuç beklenildiği gibi olumsuz olmuştur. Diğer bir deyişle, kehanet gerçekleşmiştir. Ancak arada böyle bir bağlantının olduğuna son derece güçlü bir şekilde inanmak, tam da sonucu tersine çevirebilecek gerekli değişiklikleri hayata geçirmekten bizi alıkoyuyor olabilir. Bu ihtimali göz ardı ettiğimizde, bu sefer kontrol edilebilecek durumlar üzerinde de çaba harcamaktan kaçınır hâlde; etkisi hiç de hafife alınmaması gereken ve olumsuz düşüncelerle çıkarımlardan oluşan bir düşünce zincirine, farkında olmadan dolanmış bulabiliriz kendimizi.
Kendini gerçekleştiren kehanet kavramı, doğru olmayan çıkarımların davranışlarımızı etkileyerek bizi korktuğumuz sonuca götürmesine yani kehanetin kendini gerçekleştirmesine yönelik; kuvvetli ama yanlış yönlendirebilen, olumsuz bir düşünce biçimini tanımlamaktadır. Hayatımıza doğru yön verebilmek için olumsuz kanılarımızı gözden geçirmek, daha olumlu bir bakış açısı edinmek ve pozitif-negatif durumlara eşit şekilde odaklanmak bize yardımcı olacaktır.
Bir yanıt yazın